Glioblastom, tıpta Glioblastoma Multiforme (GBM) olarak da bilinen ve yetişkinlerde en sık görülen ve en ölümcül birincil beyin tümörüdür. Tüm kötü huylu beyin tümörlerinin yaklaşık %50’sini oluşturur. Hızla büyümesi ve tedavilere dirençli olması nedeniyle tedavisi oldukça zordur. Bu yazıda glioblastomun tarihi, küresel istatistikleri, nedenleri, belirtileri, teşhisi, tedavi yöntemleri, hastalığın seyri ve önleme yollarını detaylı şekilde ele alıyoruz.
Glioblastom ilk kez 1926 yılında Amerikalı beyin cerrahları Percival Bailey ve Harvey Cushing tarafından tanımlanmıştır. Başlangıçta “spongioblastoma multiforme” olarak adlandırılmış, daha sonra hücresel çeşitliliğinden dolayı glioblastoma multiforme adını almıştır. Yıllar içinde yapılan bilimsel çalışmalar bu tümörün genetik özelliklerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Ancak tüm tıbbi ilerlemelere rağmen hastalık bugün de tam anlamıyla tedavi edilememektedir.
Dünya genelinde glioblastomun yıllık görülme sıklığı her 100.000 kişide 3 ila 5 vaka arasındadır. En sık 55-65 yaş aralığında teşhis edilir ve erkeklerde kadınlara oranla biraz daha yaygındır. ABD’de yılda yaklaşık 13.000 yeni glioblastom vakası bildirilir. Tüm tedavi çabalarına rağmen 5 yıllık sağkalım oranı %7’nin altındadır.
Glioblastomun kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bazı risk faktörleri mevcuttur:
Genetik Mutasyonlar: Özellikle TP53, EGFR, PTEN ve IDH1 genlerindeki değişiklikler riski artırır.
Radyasyona Maruz Kalma: Daha önce yüksek dozda iyonize radyasyon almış kişilerde risk artar.
İleri Yaş: Yaş ilerledikçe glioblastom riski de artar.
Cinsiyet: Erkeklerde biraz daha sık görülür.
Kimyasallara Maruz Kalma: Pestisitler, endüstriyel kimyasallar ve elektromanyetik alanlar ile uzun süreli temas şüpheli faktörlerdendir.
Viral Enfeksiyonlar: Bazı çalışmalar sitomegalovirüs (CMV) ile glioblastom arasında bir ilişki olabileceğini göstermektedir.
Tümörün konumuna ve büyüklüğüne göre belirtiler değişebilir. En sık görülen semptomlar şunlardır:
Sabahları daha kötü olan şiddetli baş ağrısı
Mide bulantısı ve kusma
Epileptik nöbetler
Bilinç bulanıklığı, hafıza kaybı
Konuşma bozuklukları
Görme problemleri
Vücudun bir tarafında kas güçsüzlüğü veya felç
Kişilik ve davranış değişiklikleri
Glioblastom tanısı koymak için çeşitli görüntüleme ve doku analizleri kullanılır:
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Bilgisayarlı Tomografi (BT)
Biyopsi – Tümörden alınan örnekle kesin tanı konur.
Moleküler Genetik Testler – Tümör hücrelerindeki mutasyonları belirlemek için yapılır.
Glioblastom tedavisi çok yönlü bir yaklaşım gerektirir. Uygulanan yöntemler:
Mümkün olan en fazla tümör dokusu çıkarılır. Ancak tümör çevre beyin dokusuna yayıldığı için tamamen çıkarılması zordur.
Ameliyat sonrası, kalan tümör hücrelerini yok etmek için dıştan uygulanan radyoterapi kullanılır.
Temozolomid (TMZ) adlı ilaç en yaygın kullanılan kemoterapidir ve radyoterapi ile birlikte uygulanır.
Düşük yoğunluklu elektrik alanları ile tümör hücrelerinin bölünmesi engellenir. Yeni bir yöntemdir ve bazı hastalarda yaşam süresini uzattığı görülmüştür.
Bağışıklık sistemini tümöre karşı harekete geçiren ilaçlar ya da anjiyogenez inhibitörleri (ör. bevacizumab) kullanılabilir.
Gen tedavileri, aşılar, CAR-T hücre tedavileri gibi yeni yöntemler üzerinde çok sayıda klinik çalışma yürütülmektedir.
Glioblastom, kötü prognozlu bir hastalıktır. En iyi tedavi koşullarında bile orta yaşam süresi 12-15 aydır. Sadece %5’ten az hasta 5 yıldan fazla yaşamaktadır.
Hayatta kalma oranını etkileyen faktörler:
Tümörün ne kadarının çıkarılabildiği
Hastanın yaşı ve genel sağlık durumu
Tümörün genetik yapısı
Tedaviye verilen yanıt
Kesin nedenleri bilinmediği için kesin bir önleme yöntemi bulunmamaktadır. Ancak beyin sağlığını korumaya yardımcı olabilecek bazı genel öneriler şunlardır:
Gereksiz radyasyondan kaçınmak
Dengeli beslenme ve düzenli egzersiz
Kimyasal maddelerle teması azaltmak
Rutin sağlık kontrolleri yaptırmak
Glioblastom, hızlı ilerleyen ve karmaşık bir beyin tümörüdür. Ancak erken teşhis, multidisipliner yaklaşım ve kişiye özel tedavi seçenekleri, yaşam süresini uzatmada etkili olabilir. Tıbbi gelişmeler, özellikle ileri tedavi yöntemleri konusunda umut vermeye devam etmektedir.
Bizimle İletişime Geçin